Skip to main content

İnsan Kaynakları, her ne kadar 1912’de Taylorizm yöntemi olarak da bilinen ve veri toplama ile bu verilerin analizi gibi günümüzde de işlevini koruyan bilimsel yöntem ile temeli atılsa da sanayi devriminde “verimlilik” esasını güttüğü için tam olarak o dönemde başlamış sayılmadı.

İşin içine, psikoloji de girince İK yaklaşımları belirginleşti. John B. Watson, Maslow’un hiyerarşisinden gücünü alan testleriyle ilk İnsan Kaynakları’nın adımlarını attı. İş ortamlarının iyileştirilmesi başta olmak üzere İK departmanlarının bugün dahi üzerinde kafa patlattığı pek çok sorun ilk olarak 19. yüzyılda çözüldü.

Ancak 1966’da Frederick Herberg, yayımladığı “Work and the Nature of Man” isimli kitabında yöneticiler ve çalışanlar arasındaki iyi ilişkilerin çalışanların mutluluğunu arttırdığını fakat onları daha üretken kılmadığını ifade etti.

Verimlilik ve çalışan mutluluğu, maalesef her zaman doğru orantılı olmuyor… Peki, 1970’lerden bugüne dek geliştirilmeye çalışılan ideal İK yaklaşımlarından almamız gereken dersler neler?

  • Çalışanlar, doğru bir şekilde yönetilip geliştirilirlerse verimlilikleri artar ve şirkete uzun süreli kazanımlar sağlarlar.
  • Çalışanların ekonomik, sosyal ve psikolojik ihtiyaçlarına dönük kurallar ve uygulamalar geliştirilmelidir.
  • Çalışma ortamı, mevcut becerilerin maksimum seviyede kullanılabileceği ve çalışanların kendilerini geliştirebilecekleri şekilde olmalıdır.

Üretkenlik, kalite ve adaptasyonun bir arada arandığı 21. Yüzyıl İK yaklaşımlarında ise temelde gene bu sorunlar var ancak çözümler ise o kadar da muallakta değil. Teknoloji, her ne kadar hayatın her alanında aynı işlevsel sonuçlara ulaşmamızı sağlamasa da, en azından İnsan Kaynakları’nda ihtiyacı fazlasıyla görüyor.

Herberg, yönetici ve çalışanların arasındaki iyi ilişkilerin verimliliği arttırmadığını öne sürse ve hatta günümüzde hâlâ kabul gören bu tezi bugünden 41 yıl önce ortaya koymuş olsa da; verimliliğin ölçümündeki faktörler çoktan değişti…

İlk İK’cıdan bugüne değişmeyen tek şey, güncele ayak direten “profesyoneller” olsa gerek. Zira geldiğimiz noktada ölçümlerin güvenilir ve sonuçların sağlam olduğu testler, analizler ve tabii ki bu analizleri yorumlayabilecek İnsan Kaynakları çalışanları karşımıza çıkıyor.

Yoksa siz daha onlara rastlamadınız mı?

Bu yazı, Dünya Gazetesi’nde 26 Ocak 2018 tarihinde yayımlanmıştır.