Skip to main content

Siber saldırılar ve tehditler her geçen gün artarken popüler kültürden uluslararası ilişkilere, yayıncılıktan sosyal medya hesaplarına kadar kendimizi güvende hissedebileceğimiz hiçbir alan kalmamış gibi görünüyor.

Bilişim ve haberleşme teknolojilerinin önlenemez yükselişini aynı hızda takip edebilen bir alan daha var mı sorusunun acımasız yanıtı, elbette bilişim korsanlığı ya da popüler ismiyle ‘hacking’ oluyor. Siber Güvenlik konusunda yapılan bilinçlendirme çalışmalarına ve geliştirilen teknolojik önlemlere rağmen her geçen gün yeni bir korsanlık haberi gündeme düşüyor.

Peki bunca önlem ve tedbire rağmen nasıl oluyor da bilgilerimizin, ticari değerlerimizin ya da toplumsal alanlarımızın mahremiyetini sağlamakta başarısız oluyoruz?

Yıldızlar parlamıyor

Magazin hayatımızın her alanına sızmış olsa da, son dönemde en sık rastlanan haberler sosyal medya hesapları ele geçirilen ve kişisel bilgi/belgeleri ortaya saçılan ünlüler oluyor.

Geçtiğimiz günlerde yaşanan son ‘hacking’ dalgasında Kylie Jenner, Emma Watson ve daha birçok uluslararası yıldızın fotoğrafları ortalığa saçılmıştı. Daha önce de Jennifer Lawrence, Rihanna gibi yıldızlar aynı durumdan muzdarip olmuştu.

İşin magazin boyutu bir yana kişisel bilgilerimizin ve gizliliğimizin her alanda sarsılabileceğini en azından düşünmemiş olmak kabul edilemez. Ünlülerin başına gelenin herkesin başına gelebileceğini söyleyerek insanları önlem almaya davet eden bir kesim olduğu gibi; ortaya çıkan fotoğrafların, videoların ve her türlü gizli bilginin bir pazarlama unsuru olarak kullanıldığını ve dolayısıyla ‘bilinçli eylemler’ olduğunu iddia eden bir kesim de bulunuyor.

Söz konusu popüler kültür olunca neyin ‘haber değeri’ taşıdığı ve dolayısıyla pazarlama unsuru olarak ortaya çıkarılmış olabileceği elbette çok geniş bir alana yayılıyor. Sıradan bir insan için kabusa dönüşebilecek özel hayatın ortaya saçılması durumu, popüler kültür yıldızları için ciddi bir gelir kapısı da olabiliyor. Popüler kültürün görünen yüzlerinden biriyseniz, bu tip sızmaların kalıcı bir zarar vermediği de ortada.

Komplo teorileri bir yana bu tip sızmaların önemli bir bölümünün ünlülerin asistanları/yardımcıları ya da sosyal medyalarını teslim ettikleri ajanslar aracılığıyla yaşandığı da üzerine konuşulan bir durum.

Kış daha hızlı geliyor!

Son yılların en popüler yapımlarından olan ‘Game Of Thrones’un yayıncı kanalı olan HBO’nun hacklendiği haberi gündeme bomba gibi düşmüştü. HBO yaptığı açıklama ile durumu kontrol altına alma şansı pek olmadığı için, durum güncellemesi niteliğinde bir duyuru ile sızan projelerine dair bilgi verdi. Kanal açıklamasında sunucularının hacklendiğini doğrulayarak, Ballers ver Room 104 adlı dizilerin yeni bölümlerinin çalınarak kanaldaki yayın gününden önce yayınlandığını bildirdi. Game of Thrones da bu korsanlıktan payına düşeni aldı ve dizinin henüz yayınlanmamış bölümlerinin senaryoları internette dolaşmaya başladı.

HBO için bu kadarı yeterince can sıkıcı değilmiş gibi bir de sosyal medya hesapları kendilerine Ourmine adını veren bir grup tarafından ele geçirildi. HBO’ya kendi Twitter hesabından seslenen grup, siber güvenlik konusunda yardıma ihtiyaç varsa HBO’nun kendilerine ulaşabileceğini söylüyordu.

Elbette sosyal medyada bu durumunda bir halkla ilişkiler çalışması olduğu söylense de, ticari kayıplar bir yana önemli bir itibar kaybı da söz konusu. Ancak HBO’nun aldığı önlemlere ve konuya yaklaşımına baktığımızda ise ünlülerinkine benzer bir durum ortaya çıkıyor. HBO’nun merkez dışı ofislerinde çalışan ve sosyal medya süreçleri ile ilgilenen iki kişinin bu durumun sorumlusu olabilecekleri şüphesi ile incelendiği belirtiliyor. Olay dönüp dolaşıp bir sızdırma hikayesine dönüşme eğiliminde.

Siyaseten Korsancılık

Popüler kültür unsurları ve medya bir yana, bilişim güvenliği alanında en hassas yapılar olması beklenen devletler ve onlara bağlı idari yapılar da bu güvenli olamama durumundan payına düşeni alıyor.

Siyasi ve yönetimsel alanın eğlenceli hacklenme hikayelerinden biri bu hafta Fransa’da gerçekleşti. 17 Temmuz gecesi Fransa Kültür Bakanlığı resmi Twitter hesabının 13 yaşındaki bir çocuk tarafından hacklendiği gündeme gelmişti. Çocuk, Bakanlığın hesabından ilginç gönderiler paylaşmış ve sosyal medya gündemine oturmuştu. Daha sonradan anlaşıldığı kadarıyla hesabı ele geçiren çocuğun, Bakanlığın sosyal medya hesaplarını kontrol eden kişinin çocuğu olduğu anlaşılınca durum siyasi krizden eğlenceye dönüştü. Sıkıldığı için annesinin bilgisayarında açık bulduğu Bakanlık hesabından gönderiler paylaşarak eğlenmeye çalıştığını söyledi.

Eğlenceli örnekler durumun ciddiyetini yok etmiyor elbette. 2016’nın 9 Kasım’ında ABD Başkanlık seçimlerinin kazananı belli olmuş ve Donald Trump ABD Başkanı seçilmişti. İşin siyasi krize dönüşen korsanlık haberi ise seçimlerin hemen ardından konuşulmaya başladı.

İddiaya göre Rusya, ABD’deki seçimlere bilişim sistemleri üzerinden müdahalelerde bulunarak seçimin Trump lehine dönmesi için çabalamıştı. İddianın gerçekliği farklı perspektiflerden bakan kişilerce tartışılsa da, olayı konumuz bağlamında ilgi çekici kılan kısım, söylenti boyutunda da olsa böyle bir korsanlığın mümkün olması. Elbette her türlü önlem alınsa da devletlerarası arenada teknik müdahalelerin yanında, operasyonel ve istihbarat temelli müdahalelerde suyu gitgide ısıtıyor.

Aldığımız önlem ve tedbirlere rağmen nasıl oluyor da kişisel bilgilerimizin, ticari değerlerimizin ya da toplumsal alanlarımızın mahremiyetini sağlamakta başarısız oluyoruz demiştik. Cevabı çok uzaklarda ya da fazlasıyla teknik detaylarda aramaya pek de gerek yok gibi görünüyor. Elbette sistemler anlaşılmak, güvenlik duvarları da aşılmak içindir. Ancak güvenlik zafiyetlerini sıraladığımızda, listenin en tepesine insan eli değmiş faktörler kuruluyor.

Bu yazı, Dünya Gazetesi’nde 25 Ağustos 2017 tarihinde yayımlanmıştır.

Umut Özbağcı
Datassist Bordro Servisi
Müşteri İlişkileri ve İş Geliştirme Yöneticisi