Skip to main content

Dijital dönüşüm, robotik ve uzayda koloni kurmak derken tarihin görmediği bir sıçrama noktasının tam başında duruyoruz. Bilim, teknoloji ve inovasyonun eşliğinde geleceğe yürüyoruz. Peki yürüdüğümüz bu gelecek, bize neler vaat ediyor?

Dijit Dijit Dijital

Dijitalleşme, teknolojinin günlük hayatımıza ve iş hayatına her geçen gün daha da etki ettiği günümüzde geleneksel çalışma sistemlerinin artık yeterli gelmediği yorumuyla hayatımıza girmişti. Özellikle iş süreçlerini dönüştürerek etkisini gösteren dijitalleşme, aslında hayatın her anında dönüştürmeye yeltenebileceği bir parçayı rahatlıkla buluyor.

Bu parçaların en olmazsa olmazlarından olan para ve daha genel olarak ekonomi, dijitalleşmenin etkisine fazlasıyla girmiş gibi görünüyor. Bitcoin ile tüm dünyada tanınan ve dolaşımı her geçen gün artan kriptoparalar, ekonomik dijitalleşmenin yalnızca görünen yüzü. Kriptoparaların ardında yatan Blockchain teknolojisi ise, güven esasına dayalı her değişim işleminde sırtımızı yaslayabileceğimiz bir dijital unsur olarak hayatlarımızda yer almaya başlıyor. Özellikle uluslararası bankacılık ve transfer işlemlerinin dönüşümünde Blockchain’in rolünü bugün toplumsal seviyede anlayamıyor olsak da, geleceğin ekonomiden bağımsız yükselemeyeceğini az çok herkes tahmin edebiliyor.

Blockchain bir yana yalnızca veri inovasyonu dahi, ekonomiyi dönüştürüyor. ABD Veri İnovasyonu Merkezi’nin (CDI) bu yıl hazırlanan raporunda belirtildiği gibi, veri inovasyonu AB ekonomisine 2016 yılında 300 milyar Euro katkı sağlamıştı. Üstelik bu miktarın 2020’ye kadar ikiye katlanacağı da belirtiliyordu. Bu rakamlar ekonominin nereye yol aldığını çok açık bir şekilde gösteriyor.

Ay’da ev, Mars’ta yazlık

İnsanlık tarihinin sayılı fotoğraflarından olan Ay’a Yolculuk, Apollo 17’nin 13 Aralık 1972’de Ay’a inişiyle gerçekleştirilmişti. Üzerinden oldukça zaman geçen bu anımızın üzerine, şimdi Ay’a koloni kurmanın gerekliliği konuşuluyor. Letonya’da 17-22 Eylül’de toplanan Avrupa Astronomi Kongresi’nde, Ay’da bir koloninin zamanının geldiği konuşuldu. Konuşulmakla da kalmadı, lojistik gereksinimler üzerine tartışmalara başlandı.

Uluslararası Uzay İstasyonu (ISS) 2024’te görevine veda edecek. Bu tarihe dek Ay’a yerleşmenin insanlık için bir gereklilik olduğu konusunda herkes hemfikir denebilir. Başlangıçta 6-10 kişilik bir ekiple başlanacak kolonizasyon projesi, planlamada aksaklık olmaması durumunda 2040’a kadar 100 nüfusa ulaşacak.

Benzer bir kolonizasyon projesi ise Elon Musk magazini tadında bir duygu bıraksa da, Mars’a yolculuk ve koloni kurma konusunda konuşuluyor. İnsan Dünya’nın dışında da var olacak ve bu asla sürpriz değil.

Bir Robotun Anatomisi

İnsan ve insana ait sorunlara ilişkin araştırmalarımız, çalışmalarımız azalmak yerine artadursun; başımıza yeni işler açmak konusunda da oldukça iyiyiz. İnsansı robotlar tasarlamak ve geliştirmek üzerine düşünürken, çoktandır üzerine çalışılan yeni bir biyolojimiz de olmuştu: Sentetik Biyoloji.

Sıfırdan yeni organizmalar üretmek, var olanları geliştirmek ve gelişim süreçlerini hızlandırmak/yavaşlatmak üzerine çalışan bu yeni biyoloji ‘geleceğin sentetik doğa bilimleri’nin başlangıcı gibi görünüyor. Sentetik DNA ve sentetik proteinler üretebiliyoruz, daha verimli ve fonksiyonel canlılar üretmek için çalışmaları sürdürüyoruz. Canlılığın bileşenlerini laboratuvar ortamında gerçeklemeye başladık, bu konudaki hızımızı ve becerilerimizi gitgide artırıyoruz.

Gelecek her yönden gelecek. Dijital dönüşüm, uzay yolculukları ya da robotik ve sentetik biyoloji fark etmiyor. İnsanlık durdurulamaz bir gelişim rotasında ilerlemeye devam ediyor.

Bu yazı, Dünya Gazetesi’nde 17 Kasım 2017 tarihinde yayımlanmıştır.

Umut Özbağcı
Datassist Bordro Servisi
Müşteri İlişkileri ve İş Geliştirme Yöneticisi