Hayatımızdaki yerini her geçen gün daha da genişleten robotları, fabrikalarda üretim yapmaya yardımcı olan mekatronik ürünlerinden ibaret mi sanıyorsunuz? Yapay zekanın da gelişmesi ve birçok alanda kendine yer açmasıyla birlikte robotik ve öğrenen makineler günden güne daha ilgi çekici bir hale geliyor. Yalnız ilgi çekmekle de kalmıyor, birçok mesleği tehdit edecek kadar yoğun bir gelişim çizgisi üzerinde ilerleyişini sürdürüyor. Robotik, yapay zeka ya da herhangi bir ileri teknoloji ürünü bir yana, uzun yıllardır yüz yüze olduğumuz iş hayatının vazgeçilmezi olan kurumsal kaynak planlama yazılımları dahi yetenekleri bakımından büyük dönüşümlerin tam ortasında.
Teknolojik dönüşümün bu güçlü ve önlenemez (önlenmesi tercih de edilmez elbette) yükselişinin karşısında, siz ne kadar hazır durumdasınız?
Değirmenin Suyu
Her şeyden önce anlamamız gereken bir nokta bulunuyor. Bunca teknoloji yatırımı, bilimsel çalışmalar ya da fütürist girişimler nasıl fonlanıyor? Elbette bir kısmı akademi ve iş dünyası içerisinde kendine yaşam sahası ararken, bir kısmı ise kitlelerce fonlanmanın yollarını aramayı sürdürüyor. Ancak sorumuz bundan daha derinde bir cevabın peşinde. Dönem dönem global ya da bölgesel ekonomik krizlere teslim olan dünya, nasıl oluyor da teknoloji ve bilimin önünü ekonomik olarak açık tutmayı başarıyor?
Herkesin kendine göre bir cevabı olsa da, cevap oldukça basit. Bu fonlamayı yapan ya da fonlamanın önünü açan global bir sistem ya da üst perdeden kararlar alan güç odakları değil. Bunun arkasında biz, yaşayan dünyanın insanları varız. Bireylerde başlayıp kolektif hale gelen gelişim arzumuz, dolaylı yollardan bu ekonomik yatırımların önündeki olası engelleri de kaldırıyor.
Popüler bilim kitaplarının ve hatta her türlü bilimsel yayının tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar çok üretilmesinin nedeni, bu ürünlere talebin artışından başka neyle açıklanabilir ki? Ya da NASA’nın Dünya dışı yaşama ilişkin bir takım bilgiler açıklayacağını duyurduğu Youtube canlı yayınının, en sevilen televizyon dizileri kadar ilgi çekmesi sizin için ne ifade ediyor?
Bilgi Açlığı
Çok doğal bir istek bu, bilmek istiyoruz. Anlamak, anlamlandırmak ve imkanlar ölçüsünde katkıda bulunmak. Bilim ve teknolojinin yükselişini yalnızca izlemek artık pek de keyif vermiyor. En azından izlediğimiz yükselişi anlama eğilimindeyiz. Teknolojinin bize şimdiye dek sunduğu ürün ve sistemleri de kullanarak, bu evrensel ve tarihi gelişim sürecinin etkin bir parçası olmaya çabalıyoruz.
Burdur’da, Samsun’da ya da daha geniş bir bakış açısıyla dünyanın herhangi bir yerinde; evinin oturma odasında bilgisayar oyunlarıyla vaktini geçiren bir genç, internet üzerinden yaptığı hızlı bir araştırmayla nispeten kolay adapte olacağı bir yazılım geliştirme kitini bilgisayarına indirip Dünya’ya ‘Hello World!’ diyebiliyor.
Elbette, akşamdan sabaha, herkes bir yazılımcıya ya da bilim insanına dönüşmüyor. Ancak ilgimizi çeken herhangi bir gelişim unsuru etrafında toplanma eğilimimize de direnmiyoruz.
‘Işın Kılıcı nasıl yapılır’ adlı Ted konuşmasıyla daha geniş kitlelerce tanınmaya başlayan, kuantum fiziği alanında Cambridge Üniversitesi’nde çalışmalarını sürdüren bilim insanı Mete Atatüre’nin Ted konuşmasında yaptığı laboratuvar ürünü, popüler ürün ilişkisi üzerinden bir örnek vereceğiz. Müziğin laboratuvarı diyebileceğimiz ‘caz’ın ve özellikle onu en kolay algılayabildiğimiz unsur olan ‘caz gırtlağı’ olarak da anılan ses renginin günümüz popüler müziği içerisindeki yerine bakın. Yazının içinde de bahsettiğimiz, popüler bilim yayınlarına olan ilgiye bakın. Hepsi bir yana, yalnızca ‘geyik’ olduğunu düşündüğünüz sokak röportajı ya da ‘sosyal deney’ başlıklı Youtube yayınlarına bir göz atın. Müzik, doğa bilimleri ya da sosyal bilimler fark etmiyor, her laboratuvar ürününün kısmen de olsa popüler unsurlara dönüşme eğiliminde olan bir damarı mevcut. Kitlelerin nabzı teknoloji, bilim ve bilgiye atıyor.
Evet, belki laboratuvar seviyesinde yoğun bilimsel içerik barındıran deneyler yapmıyor ya da bu seviyede teknik bilginin açlığını duymuyoruz. Ama birkaç on bin bilim insanının geliştirmeyi sürdürdüğü bilimsel yaklaşımları ve bulguları hayata uyarlama arayüzü olarak görev yapıyoruz. Ve en önemlisi, bunu severek ve isteyerek yapıyoruz.
Öyleyse yazımızın başlığı bilimkurgusal bir atıf olmaktan çıkıyor, ‘Hazır mısınız, kalkışa geçiyoruz!’.
Umut Özbağcı
Datassist Bordro Servisi Müşteri İlişkileri ve
İş Geliştirme Yöneticisi