İş dünyasında her güne yeni bir bilimsel ve teknolojik gelişmeyle uyanmaya devam ederken, bu gelişmelerin ve haberlerin en ilgi çekici ve düşündürücü olanlarını bu köşeye taşımaya çalışıyoruz. Bu hafta da kulağımızı bugüne dayayıp geleceğin ayak seslerini takip etmeye devam ediyoruz.
Bir de Çip Takalım!
RFID mikroçiplerle kişilerin belirli alanlara giriş, çıkışı ve yetkileri gibi fiziksel erişim önlemleri almak bilinen bir uygulama. Ancak bu RFID mikroçiplerin direkt kişilerin vücuduna implemente edilmesi teknolojinin biraz ürkütücü denebilecek nimetlerinden diyebiliriz.
Birleşik Krallık merkezli bazı finans ve hukuk şirketlerinin çalışanlarının vücutlarına RFID çipler yerleştirmek üzerine çalışmalar ve altyapı hazırlıkları yaptığı konuşuluyor. Şirketlere göre bunun amacı işleri hızlandırmak, kişilerin verimliliğini artırmak ve daha rahat bir çalışma deneyimi sunmak. Elbette bu ‘iyi niyetli’ yaklaşımlardan fazlasını düşünecek olursak, korkutucu bir takım sonuçlara da gebe bir uygulamadan bahsedildiğini fark etmek çok da güç değil. Her şey bir yana kişisel veriler açısından düşünmek bile, üzerine yeterince düşünmeden gerçekleştirilecek bu tip Transhümanist uygulamaların gelecekte çok ciddi sonuçlara yol açabileceğini öngörmemizi sağlıyor. Yakın bir gelecekte işinizi kaybetmemek uğruna işverenin derinizin altına kadar girmesine izin vermek zorunda kalabilirsiniz.
Basit bir giriş, çıkış ve yetkiye bağlı erişim konusu bile insanlığın bugüne kadarki deneyimlerini alt üst edecek yeniliklerle karşımıza çıkabiliyor. Teknolojinin her konuda mutluluk getirmeyeceği ufaktan da olsa görünüyor.
İşinizi Seviyor musunuz?
İşverenin derinizin altına sızmaya çalıştığı bir dünyada işinizi sevmek ne kadar mümkün çok emin olmamakla birlikte, işe karşı duygularımızı da bir veriye dönüştürerek Google’a anlatıyoruz. Google’ın arama verileri adeta gizli günlüğümüze dönüşmüş durumda.
Çevrimiçi ekonomi merkezli bir haber portalı olarak tanımlayabileceğimiz Quartz at Work ekibi, Google’ın “iş” ve “çalışma” ile ilgili arama önerileri üzerine bir inceleme gerçekleştirdi. Sonuçlar tahmin edebileceğiniz gibi pek iç açıcı sayılmaz. Çalışma hayatı, iş arkadaşları ve patronlar üzerine yapılan aramalar için Google’ın sunduğu öneriler, arama yapan kullanıcıların iş hayatı memnuniyetsizliğinin büyük bir kanıtı gibi. “İşim beni…” diye başlayan bir cümle kursanız buna nasıl devam edersiniz? Google’ın kullanıcılara arama önerilerinden birkaç örnek şöyle: “midemi bulandırıyor”, “strese sokuyor”, “öldürüyor”… Daha onlarca negatif öneri ile liste sürüyor. Her ne kadar söz konusu aramalar ABD için geçerli olsa da, kendiniz de küçük bir denemeyle Türkiye’de de durumun pek iç açıcı olmadığını görebilirsiniz.
Ancak her şeye rağmen unutmamak gerek, negatif durumlar ve konuları sosyal olarak dışa vurmak istemediğimizden her türlü mahrem alanda cevaplar arar, sorunlarımızı paylaştığımız başkaları da olup olmadığına bakar ve durumu normalleştiririz. Teknoloji mutsuzluğu yaymak konusunda da ne yazık ki çok başarılı ve çalışma hayatında mutsuzluk bir standarda dönüşme eğiliminde.
Bu yazı Dünya Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
Umut Özbağcı
Datassist Bordro Servisi
CIO