Teknoloji hayatımızın her anına ve alanına dokunuyor. Bazı meslekler tarihe karışırken, onlarca yeni meslek ortaya çıkıyor. Geçmiş deneyimlere ve öğrenilmiş bilgilere dayanarak ortaya çıkardığımız birçok yapı değişim rüzgarından payına düşeni alıyor. İnsan Kaynakları da bu değişim rüzgarına maruz kalan alanlardan biri elbette. Çalışan sadakati, çalışan bağlılığı, işçi işveren ilişkisi… Ne demek isterseniz! Çağın gereklilikleri bildiklerimizi dönüştürüyor.
Bunlar Yeni Şeyler
İş teknolojilerine ilişkin haber ya da bilgiler sunan hangi mecrayı açarsanız açın karşınıza mutlaka çıkan birkaç sözcük var: ‘çalışan deneyimi’, ‘işveren markası’, ‘çalışmak için müthiş bir yer’. Bu terminoloji iş dünyasının ve çalışmanın geleceğine dair bir takım fikirler veriyor elbette. En yetenekli çalışanların çekilmesi, bağlılıklarının sağlanması ve onların katkılarıyla iş alanında başarıya ulaşmanın yolu da çalışana gerçek bir deneyim sunmaktan geçiyor.
Aslında bu ‘deneyim’ meselesi pek de yeni sayılmaz. Konu ‘çalışan’a gelmeden önce, ‘müşteri’ üzerinden tartışılıyor ve müşteriye bir deneyim sunmanın getirileri üzerinden iç/dış birçok hizmet alanı yeniden dizayn ediliyordu. Sıranın çalışanlara gelmesi de aslında müşteri deneyimi üzerinden ilerleyen gelişim sürecinin doğal bir sonucu. İyi bir müşteri deneyimi yaşatmak için en iyi ve en yetenekli çalışanlara ihtiyacınız var. Peki en iyi ve en yetenekli çalışanları bulmak, sizinle çalışmaya ikna etmek ve onları mutlu etmek için neye ihtiyacınız var? Çalışan Deneyimi bu sorunun bir yanıtı olarak ortaya çıkıyor.
Tüm teknoloji gündemimizin karşısında insanı ve insana ait duyguları merkeze alan bu deneyime dayalı yaklaşım, İK’nın da geleneksel yöntemlerden sıyrılarak kendini yenilediği bir dönemi başlatıyor. Geleneksel İşçi İşveren ilişkisi tarihe karışıyor. İşe alım, eğitim, yetenek yönetimi, ücret ve yan haklar, bordro ve daha birçok alt birime ayırma imkanı bulabileceğiniz İnsan Kaynakları’nı yalnızca iç kaynaklarla yönetmek çok kolay değil. Tüm bu alanları uzmanlıkla karşılayabildiği gibi, riskleri de üstlenerek bütçe ve ölçekleme kolaylığı sağlayan dış kaynak ve danışmanlık çözümleri mevcut. Geleceğin in-house İK ekipleri bu dönüşümü yapabilecek stratejik ve teknolojik yetkinlikte olduğu kadar, dış kaynakları nasıl kullanacağını da en iyi bilen uzmanlardan oluşacak.
Mülakatlar, işe alım, oryantasyon, ücret ve yan haklar, bordrolama, eğitim ve yetenek kazandırma, kurumiçi iletişim, performans değerlendirme, işten çıkış, emeklilik… Bunlar iş hayatındaki yolculuğun yalnızca bir bölümü. Bu adımların altında da onlarca nokta olduğunu düşünecek olursak bu yolculuğun ne kadar uzun ve karmaşık olabileceğini tahmin etmek güç değil.
Bu zorlu ve uzun yolculuğun etkileyici bir deneyime dönüştürülmesi için en temel ihtiyaç elbette yine teknolojiyi işaret ediyor. ‘Çalışanla birlikte çalışan teknolojiler’ iş dünyasını dönüştürüyor. ‘Çalışan’, ‘Deneyim’ ve ‘İşveren’ için yepyeni bir dünyanın kapıları aralanıyor.
Bu yazı 2.11.2018 tarihinde, Dünya Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
Umut Özbağcı
Datassist Bordro Servisi
CIO