İlköğretim Türkçe derslerinde yazmak zorunda olduğumuz kompozisyonlarda eğer konu bir ucundan ‘insan’ ya da ‘yaşam’a dokunuyorsa sınıfın yarısı kompozisyona karbon kopya aynı cümleyle başlardı: “İnsanlar doğar, büyür ve ölür.”. O zamanlar buna doğru demek mümkündü, ancak şimdi pek öyle görünmüyor, en azından ilk iki adım için. Mobil teknolojiler başta olmak üzere, teknolojik son kullanıcı ürünleri arttıkça çocukların büyümeye fırsat bulamadan atmaları gereken başka adımlar var; dokun, kaydır, tıkla, izle, oyna…
Yeni Bir Tür Doğuyor
Kıdemli Bilim Editörü Chris Weller Business Insıder’da oldukça ilginç bir yazı kaleme aldı. Evli, iki çocuklu Minni Shahi ve Vijay Koduri çifti ile gerçekleştirdiği röportajdan da kesitler içeren bu yazı doğrudan teknoloji ve çocukların ilişkisine odaklanıyor. Minni Apple’da çalışıyor, Vijay ise eski bir Google çalışanı ve şu an kendi girişimini büyütmek için çabalıyor. Çifti ve yaşamlarını ilginç kılan ise çocuklarına sundukları yaşam tarzı. Ebeveynler çalıştıkları şirketlerde geliştirilen teknolojiler de dahil olmak üzere, 10 ve 12 yaşındaki iki çocuğun teknolojiye erişimine ciddi bir kısıtlama koymuşlar: haftada yalnıza 10 dakika. Şaka değil, çocuklar yalnızca bu kadar süre telefonda oyun oynama hakkına sahipler.
Weller bu durumu yeni bir ebeveyn türünün doğuşuna işaret olarak algılıyor, ve bu tür teknolojinin kalbi olan Silikon Vadisi menşeli bir tür. Kendileri teknoloji üreten ya da üretilen ortamlarda çalışan bu ebeveynler teknolojinin yalnızca olumsuz yanlarını görmüyorlar elbette, ancak çocuklarının erişimini kısıtlamak ya da tamamen engellemekten de vazgeçmiyorlar. Buna yanlış ya da doğru demek çok zor. Her an her yerde çok kolay ulaşılabilir olan mobil teknolojiler çocukların psikolojik ve sosyal gelişimlerini olumsuz etkiliyor olabilir mi? Zor sorular.
Çocuk yetiştirmek çok kolay!
Çocuk ve teknoloji dedikçe aklınıza 6 ve üstü yaşlar geliyorsa, bu yanlışı da düzeltmek gerek. Henüz yürümeyi ya da konuşmayı öğrenmeden akıllı telefonda bir uygulama açıp, ekranı kaydırarak istediği videoları ya da oyunları bir şekilde bulan ve bir de önüne çıkan reklamı atlamayı beceren bebekler her yerde. Alışverişte, sokakta, yolda etrafa daha dikkatli bakın. ‘Kaydır, dokun, izle, oyna’ nesli etrafınızı sarmış durumda, ama onlar eğlenceyi koşuşturmakta arayan çocuklar kadar gürültü yapmıyor ve sizi rahatsız etmiyor, bu yüzden fark etmiyor olabilirsiniz.
Bu gürültü meselesi aslında konunun tam merkezinde. Kimse çocuk yetiştirmenin kolay olduğunu söylemese de aslında oldukça kolay görünüyor. Özellikle akıllı telefon, bilgisayar vb. görsel iletişim araçlarıyla teması kısıtlanmayan ya da engellenmeyen çocuklar kolayca büyüyor. Sessiz sedasız, baş ağrıtmadan, teknoloji yardımıyla, bir kenarda kendi kendilerine… Bunun sorumlusu elbette yalnızca ebeveynler denemez, hatta aksine bu büyük bir yanlış olur. Çocukları ebeveynleri kadar geniş aileleri, arkadaşları, bakıcıları, öğretmenleri, eğitim sistemi, çevresinde etkileşime girebileceği her şey ve her türden ‘ürün/marka’ büyütür.
Weller ürünler ve markalar tarafından da büyütülen bu çocuklar için, acımasız ama doğru bir tespitte bulunuyor: “Sağlıksız ürünlerin sadık müşterileri”.
Bu yazı, Dünya Gazetesi’nde 25 Mayıs 2018 tarihinde yayımlanmıştır.
Umut Özbağcı
Datassist Bordro Servisi
CIO