Skip to main content

Her şey değişirken hiçbir şey değişmiyor olabilir mi? 2500 yıl önce de yaşasanız, insanlığa dair yorumlarınız bugün düşündüklerinize yakın olabilir miydi?

Aristoteles milattan önce 4. yüzyılda dönemin genç kuşakları hakkında neler söylemişti biliyor musunuz:

“Bugünlerde gençler kontrolden çıkmış durumdalar. Kaba bir şekilde yemek yiyorlar. Yetişkinlere karşı saygılarını yitirmiş durumdalar. Ebeveynlerine karşı çıkıyorlar ve öğretmenlerini sinirlendiriyorlar. Bu gençlerin bir gün bu dünyayı yöneteceğini düşünüyorum da, dehşete kapılıyorum.”

Aristo’nun söylemleri bir yana çağımızın ‘kaba saba, vurdumduymaz, laf dinlemez’ gençleri artık şirketlerin beyin takımlarında yer almaya başlıyor. Y Kuşağı, haklarında söylenen onca eleştiri temelli söze rağmen, çağımıza has olmayan ve yeni nesli yadırgayan tavırları paramparça ederek geliyor.

1980-2000 arasında doğan bu kuşan, 10 yıldan fazla süredir iş hayatında kendine has bir yer açmış durumda. Yöneticilik bir yana, lider olma denemeleri dahi başladı. Bu kuşağın sahip olduğu sosyal ve yaşamsal beceriler, içinde büyüdükleri gerçeküstü çağın şartları ile müthiş bir adaptasyon gösteriyor. Teknolojiyi öğrenmeleri gerekmiyor, çünkü güncel teknolojinin içine doğdular ve içinde büyüdüler. Birçok temel iş üretme yöntemini neredeyse yürümek, koşmak, yüzmek gibi kaba motor becerilerini gerçekleştirdikleri seviyede rahat gerçekleştiriyorlar.

‘Personel Yönetimi’nden ‘İnsan Kaynakları’na geçmek bir devrimden çok evrim olarak yorumlanabilir. Ancak şimdi önümüzde duran dönüşüm çok daha güçlü. İşveren, İK Yöneticisi ya da herhangi bir yönetici olarak birlikte çalışacağınız kişiyi bir ‘personel’ olarak kodlayabilirsiniz. Daha iyi bir ilişki ve daha güçlü bir bağ arzusuyla hepsinden önce bir ‘insan’ olarak da kodlayabilirsiniz. Y Kuşağı bunlarla yetinmiyor. O, bir iş sözleşmesi aracılığıyla çalışan olarak kodlanmaya soğuk bakmasa da, sizin ona bir deneyim sunmanız gerektiğini düşünüyor. İnsan Kaynakları departmanlarının ve yöneticilerin önündeki yeni dönüşümün mottosu ‘deneyim’ üzerine kuruluyor: ‘Çalışan Deneyimi’.

Günün birinde bir lider olmak hayaliyle çalışma fikriyle barışan bu kuşak, kendilerini yönetecek bir kişiden çok bir lidere bağlanmayı tercih ediyor. Önceki nesillerden kurulu bir beyin takımınız da olsa, liderlik özelliklerini barındırıyor olmak bu yüzden çok önemli. Y Kuşağı’nın taleplerine kulaklarınızı tıkamadan ya da sırtınızı dönmeden önce tekrar düşünün. Zira Y Kuşağı, dünya nüfusunun çeyreğinden daha fazlasını, yaklaşık 2 milyarlık bölümünü oluşturuyor.

Y Kuşağı nasihatlerle değil, ilhamla besleniyor ve ilham veriyor. İletişim anlayışları önceki nesillerden çok farklı esaslara dayansa da, bu konuda da teknolojiden besleniyorlar ve çok güçlüler. Ekonomik fırsat ve eğitim konularında eşitsizliği sorun ediyor, temiz bir çevre konusunda çaba gösteriyor, iklim değişiklikleri ve doğal kaynakların tükenmesi konularında seslerini çıkarıyorlar.

Onlara direnmenin bir anlamı yok, günlük hayatın da iş hayatının da geleceğini bu yeni neslin bakış açısı belirleyecek. Aristoteles de insan, o da yanılabiliyor.

Bu yazı 28.09.2018’de Dünya Gazetesi’nde yayımlanmıştır.

Umut Özbağcı
Datassist Bordro Servisi
CIO