Skip to main content

1999’da yayınlandığında sinema salonlarında milyonlarca insanı koltuğuna çakan, sonra hem sinemacılığa hem de bilimkurgu anlatıcılığına yeni bir rol biçen Matrix; gerek felsefi derinliği, gerekse insanlığın geleceğine ilişkin öngörüleriyle çığır açmaktan çok daha fazlasını yapmıştı. Üçlemenin ardından izleyiciyle buluşan ve ana hikayeyi tamamlayıcı (yer yer geliştirici) kısa animasyon filmlerden oluşan Animatrix ise, Matrix kadar ilgi çekmese de hikayenin devamını ve öncesini merak eden büyük bir kitleye ulaşmıştı. Animatrix serisinin en ilgi çekici kısa filmlerinden biri ‘İkinci Rönesans’tı. Yapay zekaya sahip robotlar insanlığa hizmet etmek üzere bütün ‘pis işler’i devralmış ve günlük hayatın her aşamasında kendilerine yer bulmuşlardı. Ta ki kötü muamele gören ve eziyet edilen robotlar birleşip ayaklanana dek! (Boston Dynamics mühendislerinin ürettikleri robotları test ederken itip kakmalarına ‘Yahu başımıza iş açacaksınız, eziyet etmeyin şu robotlara’ temalı tepkiler veren sosyal medya kullanıcıları tehlikenin farkında!)

İkinci Rönesans

İnsanlığın sanatsal ve bilimsel yükselişinin en belirgin şekilde gözlemlendiği ve üretilen eserlerle tarihe damga vuran Rönesans, ‘İnsan’a yönelimi ve bireyi ifade eden Hümanizm’i öne çıkarmıştı. İtalya’da başlayan ve Avrupa’ya yayılan hareket yalnızca sanat ve bilimle sınırlanamayacak şekilde siyasette, edebiyatta, felsefede ve her türden sosyal yapıda da kendini ifade etme şansı bulmuştu. Floransa’nın başı çektiği İtalyan Rönesansı’nın arkasındaki en önemli unsurlardan biri de bunca sanatsal ve bilimsel gelişimi yapacak sanatçı ve bilim insanının maddi sorunlar yerine yaratıcı süreçlerine odaklanmasını sağlayacak finans kaynaklarını sunan Medici ailesi olmuştu.

Tüm bunların teknoloji ve günümüz dünyası ile ne alakası var diye düşünebilirsiniz. Ama işler biraz karışık.

Oxford Üniversitesi Küreselleşme ve Gelişim Profesörü Ian Goldin, dünyanın yeni bir Rönesans yaşadığını söylüyor. Goldin’e göre yaşadığımız çağı ‘en iyi’ ya da ‘en kötü’ yüzyılımız yapmak bizim elimizde. Teknolojinin üstel büyümesiyle kazanılan hız, sadece yaşayışlarımızı değil doğrudan ‘insan’ı da dönüştürüyor. Ömrümüz uzadı, sağlık konusunda büyük yol kat ettik ve teknoloji üretiyoruz. Her şey iyiye gidiyorsa en kötü senaryoyu ortaya çıkarabilecek bir durum nasıl olasılıklar dâhilinde olabiliyor?

Yanıt yine teknoloji ve insan ilişkisinde yatıyor. Matrix ve Animatrix örneklerindeki kurguya döndüğümüzde, İnsanlık ve İnsanlık eliyle ortaya çıkmış Robotik, Yapay Zeka, IoT gibi teknolojilerin yükselişi öngöremediğimiz sonuçlara gebe olabileceğini görüyoruz.

Üçüncü Savaş

Yapay Zeka uygulamaları, ‘kod yazan kodlar’ ya da ‘makine tasarlayan makineler’ gibi gelişmeler aracılığıyla, insan aklıyla altından kalkamayacağımız kadar çok bilgi üretilmesine imkan tanıyoruz. Teknoloji üreten teknolojilerin hızının çığırından çıkması ve insanın bu hıza yetişememesi durumunu Teknolojik Tekillik olarak kavramsallaştırıyoruz. Öyleyse Üçüncü Dünya Savaşı makineler ve insanlık arasında yapılıp, sonucunda da makineler dünyanın hakimi olabilir mi?

İkinci Rönesans’ı robotik, yapay zeka ve tüm teknolojilerimiz yardımıyla etik bir perspektife yerleştirebilirsek; insanlığı yeni bir bakış açısı ve hatta yaşam formu bekliyor diyebiliriz: Transhümanizm. Rönesans’ın hümanizmi varsa, İkinci Rönesans’ın da Transhümanizm’i olabilir. İkinci Rönesans’ı Medici örneğinde olduğu gibi dönemimizin varlıklı ‘vizyoner’leri, milyarder girişimcileri ve ekonominin en tepesine yerleşen teknoloji şirketleri fonlayabilir.

Üçüncü Savaş hiç yaşanmadan, İkinci Rönesans’la insanlık ve makineler birlikte bir gelecek kurgulayabilir mi? Yoksa bunları düşünmek için çok mu erken? Sevgili Boston Dynamics yetkilileri, siz yine de o zavallı robotları o kadar itip kakmayın.

Bu yazı, Dünya Gazetesi’nde 2 Mart 2018 tarihinde yayımlanmıştır.

Umut Özbağcı
Datassist Bordro Servisi
CIO