Devlet ya da devlet iştiraki bir fon, şu an kazandığınız paranın daha altında bir miktarı size hiç çalışmadan ve hiç aksatmadan ömrünüzün sonuna dek ödeyeceğini söylese çalışmaya devam eder miydiniz? Hiç çalışmamayı mı yoksa çalışma sürelerinizi değiştirmeyi mi düşünürdünüz? Teknolojinin üstel büyümesi gündelik hayatı değiştirdiği gibi geleceği de değiştirmek üzere yeni fikirlere ilham veriyor. Doğrudan teknolojinin gelişiminden ilham almasa da, istihdama etkilerinin gündeme çivilediği fikirlerden biri de ‘Vatandaşlık Maaşı’.
Nereden çıktı bu iş?
İlk kez 1940’larda Juliet Rhys-Williams tarafından geliştirilen ve daha sonra ekonomist Milton Friedman tarafından tekrar ortaya atılan ‘Negatif Gelir Vergisi’ ve kökeni 1930’lara dek uzanan ‘İşsizlik Maaşı’, bugün Temel Gelir ya da Vatandaşlık Maaşı dediğimiz uygulamanın tarihsel temelini oluşturuyor. Ancak bu ilk örnekler günümüz dünyasının dertlerini öngörmüyor olsa da, tekrar ele aldığımızda bugüne ve geleceğe ait sorunlar için de çözüme yardımcı fikirler olarak görülüyor.
Otomasyon, robotik ve yapay zeka teknolojilerinin yükselişi ‘insan eli’ değmesinin şart olduğunu düşündüğümüz birçok işin makineler ve yazılımlar tarafından yapılabildiğini gösteriyor. Günümüzün birçok gözde mesleği ve iş alanı yapay zeka uygulamalarıyla ikame edilebilir hale geliyor. Bu ilerleyişin ekonomiye doğrudan getirileri olduğu gibi, istihdama bakış açımızı baştan uca değiştirmemizi gerektiren etkileri olduğunu da göz ardı edemiyoruz.
Sosyal/siyasal yapılar, eğitim anlayışı, şehirleşme gibi birçok konuda Sanayi Devrimi’nin getirdiği üretim yaklaşımlarını merkeze alan fiziksel ve düşünsel yapılar kurguladık. Ancak üretim yaklaşımlarının değişimi, tüm bu yapıları da tekrar sorgulamamızın yolunu açıyor. Üretim ilişkileri çerçevesinde örgütlenmiş devletlerin vatandaşlarına, çalışıp kazandıkları ücretler haricinde bir ‘temel gelir’ (ya da ‘vatandaşlık geliri’) ödemesi gerektiği fikri çok farklı ekonomik ve sosyal açıklamaların yanında, teknolojinin ‘insansız çözümler’ yaratmasına karşı bir önlem olarak sunuluyor.
Denendi, çalışıyor gibi!
Finlandiya, İskoçya ve Kanada’da gündeme gelen ve ardından Avustralya, Hindistan derken İran’a dek uzanan ‘Temel Gelir’ politikalarının ilk denemeleri henüz bebek adımlarıyla ilerliyor. Evrensel Temel Gelir’e adım adım gidilecek patikanın çok kolay olmayacağı da elbette ortada. Ancak benzer uygulamaların olumlu sonuçları da göz ardı edilemeyecek kadar ilginç çıkarımlar yapmamızı sağlıyor.
Tam olarak bir Temel Gelir uygulaması olarak görülemeyecek olsa da en benzer örneklerden sayılan Alaska Daimi Fonu (Alaska Permanent Fund), 1976’dan bu yana petrol ve gaz rezervlerinden elde edilen gelirlerin bir bölümünün Alaska vatandaşlarına ödenmesini ve bir temel gelir unsuru olarak sürmesini sağlıyor.
Amerikan Ulusal Ekonomik Araştırmalar Bürosu tarafından gerçekleştirilen araştırmalar Alaska Daimi Fonu’nun vatandaşlara sağladığı koşulsuz gelirin iş piyasalarına pek de olumsuz yansımadığını, hatta satın alma gücü yaratarak harcamaları artırdığını ve dolayısıyla ekonomik sisteme geri döndüğünü gösteriyor.
Robotların üretip insanlığın tükettiği bir Dünya için henüz erken, hatta belki de hiçbir zaman bizim düşündüğümüz şekliyle yaşanmayacak. Ama teknolojinin sağladığı gelişmeler, ekonomi ve ekonominin temel unsurları olan ‘işgücü’ ve ‘maaş’ üzerine yeniden kafa yormamız gerektiğini gösteriyor.
Bu yazı, Dünya Gazetesi’nde 9 Mart 2018 tarihinde yayımlanmıştır.
Umut Özbağcı
Datassist Bordro Servisi
CIO