Veri gizliliği, hem kişisel hem de kurumsal yaşamların en ciddi problemi hâline gelmişken; Dünya Ekonomik Forumu’nun iki yıl önce yaptığı araştırmanın sonuçları Avrupa’da yankı uyandırmaya başladı. Ve yepyeni bir sorunsalımız daha oldu: Ücret Şeffaflığı.
Henüz iki problemle de ciddi anlamda yüzleşmeyen ülkelerden birisi olduğumuz düşünülürse; Avrupa’da deprem etkisi yaratan ücret şeffaflığı tartışmalarını ciddi platformlarda ilk ele alan şirketlerin bir adım öne geçeceğini öngörmek de zor değil.
Nereden Çıktı Şimdi?
İngiltere ve Almanya’da 2017’de çıkarılan yasalar, kadın – erkek çalışanlar arasındaki ücret uçurumlarının giderilmesi adına eş görevlerde yer alan çalışanların karşı cinsin ücretini öğrenmesini sağlıyor.
Kadın ve erkek çalışanlar arasındaki ücret eşitliği listesinde 144 ülke arasında 45. olabilen ABD’de ise, ücret şeffaflığı tartışmaya açıldı.
Biz daha veri gizliliği konusunu tam anlamıyla çözememişken, bir de ücret şeffaflığını tartışmaya başlarsak çok ciddi bir paradoksun içinde kendimizi bulacağız gibi görünüyor… Dahası, veri gizliliği mevzusunda ayağı yere sağlam basan şirketlerin dahi, ücret şeffaflığını kafalar karışmadan masaya yatırabilmesi de her girişimin harcı olmasa gerek!
Ne Olacak Şimdi?
Ücret şeffaflığı da, veri gizliliği de; kapıyı kapatıp dışarıda bırakabileceğimiz tartışmalar değil şüphesiz. Bu bağlamda, küçük ama etkili adımlar atarak ilk olarak kişisel, ardından kurumsal veri gizliliği ilkelerini rayına oturtmamız gerekiyor.
Bu adımlar atıldıktan sonra, kurumsal ilkeler çerçevesinde belirleyeceğimiz prensiplerin; ücret uçurumuna yol açmayacak bir çerçeve çizmesi, hâliyle şirketinizin ücret şeffaflığına göğüs gerebilecek bir yerde konumlandırılması da elzem.
Bütün bunlar bittikten sonra, sırtınızı yaslayıp dönen tartışmaları izlemek de en büyük keyif olsa gerek! Sahi, siz geriliminizi nasıl alırdınız: Ücret şeffaflığı mı, veri gizliliği mi?
Bu yazı, Dünya Gazetesi’nde 30 Mart 2018 tarihinde yayımlanmıştır.