Endüstri 4.0, İnsanlık 2.0 derken her konuda son sürümün sunulduğu bir tarihsel dönüşümün tam ortasında duruyoruz. Bilim, teknoloji ya da herhangi bir alanda yükseliş sürerken insanlık ve insanlığın büyük buluşu ‘uygarlık’ın değişmeyeceği ve hatta sürüm yenilemeyeceği, sanıyoruz ki düşünülemezdi.
Derinlere indiğimizde onlarca, yüzlerce mikro dönüşümü gözlemleyebileceğimiz bu konuda biz sosyoekonomik, bilişsel ve biyolojik dönüşümler gibi üç ana alanı merkez alarak bir Uygarlık 2.0 sorgulaması yapacağız.
Dönüşen Sosyoekonomi
Freud uygarlığı nasıl kurduğumuz konusundaki fikrini tek bir cümle ile özetliyor: “Karşısındakine taş yerine hakaret savuran ilk insan, uygarlığın kurucusudur.”. Elbette detaylarda çok daha sistematik tanımlar ortaya koymak mümkün olsa da, ifade gücü ve iletişimin ilkel sorunlarımızı çözme yetisi azımsanamayacak bir zemin hazırlıyordu.
Ortak amacın ‘hayatta kalmak’tan başlayıp ‘Mars’ı kolonize etmek’ noktasına kadar ilerleyebileceğini düşünecek olursak, topluluktan topluma dönüşmenin bir çeşit zorunluluk olduğu da görülebiliyor.
Demografik yoğunluktan, sermaye ve teknolojik birikime uzanan güç göstergeleri git gide daha ‘insansız’ bir görüntü sergilese de (Endüstri 4.0), temelde bu dönüşüm yine insan için, insana rağmen ve insan tarafından gerçekleştiriliyor.
Toplumları güçlü kılan unsurlar olarak sermaye, teknoloji ve bilimin aynı anda yükselişi için ‘bireyselleşme’nin ön plana çıkarıldığı günümüz ve yakın geçmişimizde, tüm yönlendirme ve özendirmelere rağmen insanlık olarak ‘ortak amaçlar’a göre hareket etme güdümüzden sıyrılmayı toplum genelinde pek de gerçekleştirmedik. Bu çatışma mikro ölçüde ‘küçük ama etkili grupların gücü’ olarak teknoloji startuplarının ortaya çıkışını sağlarken, makro ölçüde ise bilim ve sermayenin kalıcı olacağı tahmin edilen birlikteliğini (SpaceX ya da Tesla Motors bu birlikteliğin önemli örneklerindendir) güçlendirdi.
Toplum ve sermaye ilişkisi bilim ve teknoloji merkeze alacak şekilde oldukça etkin bir dönüşüm sürecinin tam ortasında yer alıyor. Robotikten sosyal medyaya, giyilebilir teknolojilerden paylaşım ekonomisine kapitalizmi değişimin kucağına atıyor ve gerçek bir stres testi gerçekleştiriyoruz.
Bilişsel Dönüşüm
Bilişsel (cognitive) sözcüğü, kullanmaya ve karşılaşmaya gitgide daha da alıştığımız bir sözcük olmak dışında, insanı insan yapan unsurlar üzerine doğru bildiğimiz birçok şeyi en baştan düşünmemizi sağlayan bir alanı temsil ediyor.
Bilişsel bilimler, insanın ekonomik davranışları üzerine geliştirdiğimiz fikirlerimizi yepyeni bir yaklaşım geliştirmeden anlayamayacağımızı gösterirken son yüzyılın büyük gelişmelerinden biri olarak ortaya çıktı. Nobel ödüllü bilim insanı Daniel Kahneman, Davranışsal Ekonomi alanındaki çalışmalarını aktardığı ‘Hızlı ve Yavaş Düşünme’ (Thinking Fast & Slow) kitabı ile insanı insan yapan davranışların o kadar da rasyonel olmadığını, en akılcı olmamız gerektiği algısıyla yaklaştığımız alanlardan olan ekonomide dahi rasyonellik dışı tutumlar geliştirdiğimizi sistematik bir bakışla ortaya koydu.
Davranışlarımızı içinde bulunduğumuz fiziksel (zihin, ortam, biyoloji vs. fiziksel dünyada yer alan her şey) koşulların etkilediğini, ancak belirleyici asıl mekanizma olan ‘beynimizi’ pek de tanımadığımızı fark etmemiz; Bilişsel Programlama (Cognitive Computing) ve dolayısıyla yapay zeka, derin öğrenme gibi konularda yükselişin önündeki engelleri kaldırdı.
Rasyonel diyebileceğimiz IBM Watson, Kasparov’u satrançta yenerek ürkütücü bir yapay zeka dedikodusunu topluma salıyordu. Ancak bu durum Watson’ın insan gibi düşündüğünü değil, yalnızca ‘doğru hamleleri’ yapabildiğini gösteriyordu. Oysa insanı insan yapan sıradan doğrular kadar, gösterişli yanlışlardır.
Biyolojik Dönüşüm
İnsan sağlığı üzerine en tereddütsüz gelişim göstergelerinden biri sanırız, geçtiğimiz 250 yılda yaklaşık iki katına çıkmış ortalama insan ömrü verisidir. Erken ölümlerin sebepleri olan mikrobik/virütik unsurların durdurulması, bulaşıcı hastalıkların engellenmesi, uzuv kaybı ya da kanama temelli kayıpların da azaltılması ile ortalama yaşam süremiz gitgide uzadı. Yalnızca daha uzun süre hayatta kalmanın da dışında, kaliteli bir yaşam döngüsü içinde yaşıyoruz. Önümüzde duran gelişim unsurları ise bundan çok daha fazlasını işaret ediyor. Daha önce yine bu sayfada yazdığımız implantlar, organ ve doku nakilleri, robotik destekler insanlığı konforlu ve oldukça uzun bir hayat sürmeye yönlendiriyor.
Ama asıl biyolojik dönüşüm, yapay zeka ve biyolojik zekanın birleşme zeminine işaret eden ‘transhümanizm’ düşüncesi ile ortaya çıkıyor. İnsansı robotlar, robotsu insanlar.
Freud’un uygarlık tanımında kullandığı taş yerine hakaret savurma eyleminden hareketle; hakaret yerine iyi ve kötünün, doğru ve yanlışın aynı anda ve ölçüde değer bulduğu, pek de rasyonel olmayan ama tümüyle insani eğilimleri barındıran bir dönüşüm sosyoekonomik, bilişsel ve biyolojik olarak tam karşımızda duruyor.
Bu yazı, Dünya Gazetesi’nde 18 Ağustos 2017 tarihinde yayımlanmıştır.
Umut Özbağcı
Datassist Bordro Servisi
Müşteri İlişkileri ve İş Geliştirme Yöneticisi