Skip to main content

İnsanlık tarihin her dönemi kendine has bir ‘gelebileceğimiz en ileri noktadayız’ hissi yaratıyor. Ama içinde olduğumuz bu dönem teknoloji ve bilimin akıl almaz ilerlemesi ile bu hissi unutturan bir gelecek beklentisini zihinlere aşılıyor.

Yapay zeka, otonom araçlar, akıllı makinalar, robotlar derken yarından beklentimiz Mars’ı aşmış durumda. Bu anlamda tarihin en derin beklenti çağını yaşıyoruz.

Her güne yeni bir bilimsel ve teknolojik gelişmeyle başlıyoruz. Yalnızca on yıl önce hayal dahi edemeyeceğiniz birçok cihaz, nesne ya da herhangi türden bir buluş hayatımızın en önemli parçası haline geliyor. İnsana ait soyut, somut her şey değişiyor. En önemli değişkenlerden biri de insan bedeninin fiziksel sınırları olacak gibi görünüyor. İnsanın zihinsel ve fiziksel dönüşümünü anlatan bir kavram olarak Transhümanizm’in, geleceğin en önemli kavramlarından biri olması sürpriz olmayacak.

Transhümanizmi benimsemiş düşünürler ve bilim insanları ‘İnsan’ için yeni hedefler belirliyor. Bu yeni hedefler hastalıkların tamamen yok edilmesi, fiziksel sınırlarımızın teknolojik bileşenlerle artırılması gibi unsurları barındırıyor.

İnsanın genetik gelişimini etkileyecek birçok çalışmanın dışında, yakın gelecekte en hızlı şekilde adapte olacağımız düşünülen teknolojilerden biri Dış İskeletler. Giyen kişiyi korumak ve insani güç sınırları içerisinde yapılması mümkün olmayan işlerde yardımcı olmak için tasarlan dış iskeletler, özellikle askerler ve inşaat işçileri gibi ağır fiziksel şartlarda çalışanlar için geliştiriliyor.

Harvard Üniversitesi John A. Paulson Uygulamalı Bilimler ve Mühendislik okulunda araştırmacı olan ve varolan kas yapımıza destek olmak üzere çalışacak bir dış iskelet üzerinde çalışan Conor Walsh, biyolojik kas kütlemizle üstesinden gelemeyeceğimiz fiziksel şartlar için geleceğin giysisini tasarlamak üzere çalışıyor.

Henüz erken dönemlerinde denilebilecek dış iskeleti test etmek için bu robotik giysiyi giyen denekler koşu bandına çıkarıldılar ve metabolik faaliyetleri ölçüldü. Test sonucunda, dış iskelet destekli denekler desteksiz olanlarla karşılaştırıldıklarında %23 daha az enerji harcadılar.

İlk bakışta çok çarpıcı bir sonuç olarak gözükmüyor olabilir. Ama elbette bir sabah uyandığımızda kendimizi Iron Man (Demir Adam olarak Türkçeleştirilen ve film olarak da yayınlanan çizgi roman kahramanı) olarak bulmayı da beklemiyor olmalıyız, Conor Walsh’ın çalışması geleceğe atılmış önemli bir adım.

Bir adım daha

Bir başka dış iskelet araştırmacısı Greg Sawicki ise çalışmalarını North Carolina Üniversitesi’nde sürdürüyor. Kaliteli yaşamın büyük sırrını hareket etmek olarak özetleyen Sawicki engellilere ya da fiziksel olarak erken yaşlananlara en büyük desteğin, hareket etmelerine yardımcı olacak ve yaşam kalitelerini artırmaya yarayacak dış iskeletler olacağını düşünüyor.

Geliştirilmekte olan dış iskeletler elbette nihayete ermiş ve kitlelerin kullanımına hazır hale gelmiş durumda değil. Hem bilimsel gelişmeler, hem de maddi ulaşım imkanları açısından insanların günlük kullanımına girmeleri en azından 15 yılı bulacak gibi görünüyor. Ancak klinik kullanım için bu bekleyişin daha kısa süreceği öngörülüyor.

Giyilebilir teknolojilerin geleceğin en önemli unsurlarından biri olacağı uzun zamandır biliniyor. Walsh ve Sawicki örnekleri bir yana, dış iskeletler üzerine gerçekleştirilen araştırma çalışmaları büyük oranda askeri gereksinimler doğrultusunda ilerlese de, geliştirilecek ürünlerin klinik kullanımı geleceğe biraz olsun umutla bakmayı sağlıyor.

Bu yazı, Dünya Gazetesi’nde 15 Aralık 2017 tarihinde yayımlanmıştır.

Umut Özbağcı
Datassist Bordro Servisi
Müşteri İlişkileri ve İş Geliştirme Yöneticisi