Skip to main content

Geleceği günü beklediğimiz birçok teknolojinin artık kapıya dayandığı, tarihi bir sıçrama dönemi yaşıyoruz. Gündeme ardı ardına düşen gelişmeler, yüksek bütçeli bir bilimkurgu filminin fragmanı gibi görünüyor desek abartmış olmayız. Geleceğin neye benzeyeceğine ilişkin en sağlıklı tahminleri yapabileceğimiz bir zeminde, bilimkurgu filmlerinden fırlamış teknolojileri ilk kez deneyimleyen nesil olarak yükseliyoruz.

Tam olarak anladığımız şekliyle olmasa da duvarların arkasını görmek, gerçek ağrıları ya da acıları sanal bir gerçekliğin içinde aşmak artık yalnızca filmlerde göreceğimiz şeyler değil. Gelin bu gelişmelere bir göz atalım.

Duvarın Ardı

Her şeyin başı veri! Bilişim teknolojileri başta olmak üzere gelişen teknolojiler insanlık olarak hayal edemeyeceğimiz kadar çok veri üretmemizi sağlıyor. Elbette bunca veri de, yeni ve etkin bilgiler üretebilmemizin önünü açıyor. Yapay zeka, makine öğrenmesi ve büyük veri altyapıları ile analize tabi tuttuğumuz veri kütleleri yepyeni buluşlar yaratılmasına fırsat tanıyor.

İşte ürettiğimiz verilerin de yardımıyla ortaya çıkan buluşlardan biri de duvarların ardını görebilmeyi sağlayan bir çalışma oldu. İnternete bağlı olmamızı sağlayan kablosuz sinyaller kaynaktan çıkarken insan vücudundan sekiyor. Bu sinyallerin nasıl sektiğinin de ölçülebilmesi teorik olarak mümkün. MIT Bilgisayar Bilimi ve Yapay Zeka Laboratuvarı’nda (CSAIL) çalışmalar yürüten araştırmacılar, çıplak gözle görülmeyen bu sinyallerin çarpmayla değişen pozisyonlarını ve hareketlerini anlayabilen sinir ağları geliştirmeyi başardı.

Elbette bu teknolojinin nerelerde kullanılabileceğine ilişkin fikirler de tartışılmaya başlandı. Duvarların arkasının tam olarak anladığımız şekilde olmasa da ‘görülebilmesi’, birçok konuda kullanılabilecek ‘süper kahramanvari’ bir teknoloji.

Lokal değil Sanal Anestezi

Geleceğin teknolojileri deyince ilk akla gelenlerden biri de artırılmış ve sanal gerçeklik türevleri elbette. Mimariden, oyun dünyasına birçok alanda oldukça etkili bir şekilde kullanılmaya da başlanan sanal ve artırılmış gerçeklik teknolojilerinin tıp alanında da ilk uygulamaları ortaya çıkmaya başladı. Her ne kadar tıp alanında bir takım uygulamaları olabilecekse de, arka planda yine oyun ve sanal gerçekliğin etkin bir birleşimi göze çarpıyor.

Fransa’da bulunan St. Joseph Hastanesi’nde çalışmalar yürüten yüksek lisans öğrencileri geliştirdikleri sanal gerçeklik uygulaması ile hastaları rahatlatmayı ve ağrı toleranslarını yükseltmeyi amaçlıyor. Hastanenin Acil Servis biriminin yöneticisi olan Doktor Olivier Ganasia uygulamayı hipnoza benzetiyor ve ekliyor: “10 yıl içinde sanal gerçeklik hastanelerde bir rutin uygulama olacak.”.

Uygulama basit bir şekilde çalışıyor. Genel anestezinin gerekmediği durumlarda hastalara sanal gerçeklik gözlükleri veriliyor ve hasta son derece huzur verici görüntüler eşliğinde dinginleşmeye başlıyor.

Henüz devrimsel denebilecek nitelikte olmasa da beyni sanal bir dünyada huzura kavuşturarak acıları ve ağrıları azaltma fikri, oldukça etki yaratan bir gelecek tahayyülü.

Bu yazı, Dünya Gazetesi’nde 29 Haziran 2018 tarihinde yayımlanmıştır.

Umut Özbağcı
Datassist Bordro Servisi
CIO