Eğer imkânınız olsa çocuğunuzun fiziksel özelliklerini tüm detaylarıyla belirlemek, yeteneklerini seçmek ve eğilimlerine daha doğmadan karar vermek ister miydiniz?
Bilimsel ve teknolojik ilerleyişimiz hızlanarak sürdükçe, oldukça doğal bir etik tartışması da gündemdeki yerini sağlamlaştırıyor. Eğer imkânınız olsa çocuğunuzun fiziksel özelliklerini tüm detaylarıyla belirlemek, yeteneklerini seçmek ve eğilimlerine daha doğmadan karar vermek ister miydiniz? Elbette daha çok biyoetiğin alanına giren ve çeşitlendirilebilecek bu tip retorik örnekler konuyu uç noktalara çekmekten ziyade, önümüzde yükselen gelişmelerin insanlığı etik, ahlaki ve hukuki olarak nasıl bir geleceğe götürdüğünü daha kolay görmemizi sağlıyor. Ancak bu gelecek, etik ve hukuk açısından geçmişin gölgesinden henüz tam olarak sıyrılabilmiş değil.
Teknolojiye Eleştiriler
Teknolojinin etik ve hukuk üzerindeki etkisine ilişkin yapılan eleştiriler, ortaya koyulan her teknolojik gelişmenin yasal çerçevesinin de hızlıca uyarlandığına işaret ediyor. Özellikle sağlık alanında gerçekleşen gelişmeler olarak implantlar, robotik destekler ve genetik müdahalelerin gelecekte ne gibi etik sorunlara yol açabileceğini tam olarak bilmiyoruz. Ancak teknolojik gelişmelerden faydalanabilmemizin önünde engel olmaması adına gerekli yasal düzenlemeler hızlıca hayata geçiriliyor. Özellikle genetik değişiklikleri mümkün kılan yöntemlerin kullanılabilir hale gelmesiyle, etik çerçeve için de hızla ele alınmak zorunluluğu doğuyor. Teknolojik ve bilimsel gelişmelere ayrılan zaman doğrultusunda etik çalışmalarına yoğunlaşmak da gerekiyor.
İnsan sağlığı açısından bu kadar doğrudan katkısı henüz görülmeyen yapay zeka teknolojileri için de bir gereksinim olan etik çerçeve, henüz genetik ya da biyolojik gelişmelerin yarattığı etik sorunlar kadar ilgi çekmiyor. Robotik ve yapay zekanın hayatlarımızdaki yerlerinin ve etkilerinin artışıyla, etik ve hukuki tartışmalar bu alanlara daha yeni yeni yoğunlaşıyor. Tüm insanlık için fayda sağlayan bir yapay zeka ortaya çıkarmayı hedefleyen Google’a bağlı yapay zeka araştırma şirketi DeepMind, Etik ve Toplum birimi kurduğunu duyurdu. Deepmind websitesinden yayınlanan bildiride teknolojinin tarafsız bir değer olmadığı, yeni teknolojiler uğrunda çalışan teknologların çalışmalarının sosyal ve etik sorumluluklarını üstlenmeleri gerektiği belirtiliyor.
Toplum ve yapay zeka ilişkisinde ortaya çıkabilecek olası etik sorunların erken bir aşamada çözülebilmesi, gündeme düşen her yapay zeka haberi sonucunda aklındaki soru işaretleri artan kitleleri de sakinleştirebilecek bir durum gibi görünüyor. Otonom bir aracın yol açtığı bir kazayı değerlendirebilmemiz için gerekecek etik çerçeveye halen tam olarak sahip değiliz.
Teknolojinin ve bilimin imkan verdiği her uygulamayı hayata geçirmek konusunda gerektiğinden büyük bir motivasyona sahibiz. Bu motivasyonun yalnızca genetik açıdan değil, yapay zeka ya da robotik teknolojiler çerçevesinde de başımıza iş açma ihtimali pek de küçümsenemeyecek boyutta olabilir. Her şeye rağmen teknoloji insanın üzerinde değil, insan teknolojinin üzerinde söz sahibi olmak zorunda.
Robotların dünyayı ele geçirmesi şimdilik bilimkurgu dahi sayılmayacak bir abartı olarak görünse de, günlük hayatın içinde oldukça can yakıcı olabilecek boşlukları, hiçbir etik süzgeçten geçirmeden ‘madem keşfettik, kullanmak zorundayız’ hissiyle yaklaştığımız yeni teknolojilerimizle dolduruyor olabiliriz.
Bu yazı, Dünya Gazetesi’nde 20 Ekim 2017 tarihinde yayımlanmıştır.
Umut Özbağcı
Datassist Bordro Servisi
Müşteri İlişkileri ve İş Geliştirme Yöneticisi