Teknoloji gündemine arka arkaya düşen haberlere göz atarken, gelecek iyi mi yoksa kötü mü olacak düşünceleri birbiriyle çarpışıyor. Her gün, her an yeni bir teknolojik ya da bilimsel gelişme yaşanıyor ve geleceğe doğru yol alıyoruz. Ancak bilim kurgu filmlerinde görebileceğimizi düşündüğümüz teknolojiler ardı ardına hayatımızdaki yerini almaya başlıyor. Hayalini dahi kurmanın güç olduğu teknolojiler hayat standartlarımız haline gelmek üzere geliştiriliyor. Peki, gelecekte bizi neler bekliyor?
Matrix’e Doğru
Berkeley Kalifornia Üniversitesi’nden araştırmacılar bir süredir beynin hologram görüntülerini doğrudan işleyebilmesini, çeşitli deneyimleri yaşamış, görmüş ya da hissetmiş gibi davranmasını sağlayabilecek teknolojiler üzerinde çalışıyor. Matrix başta olmak üzere birçok bilimkurgudan tanıdık gelen bu teknolojilere sandığımız kadar uzak olmayabiliriz.
Araştırmacılardan biri olan Hillel Adesnik gelişmeyi şöyle aktarıyor: “Lazer ışınlarını kullanarak beyin aktivitelerini okuyabilen ve yazabilen bir sistem geliştirdik. Bu teknolojinin hedefi sağlıklı ya da hastalıklı beyinlerin aktivitelerini ölçerek, anormal aktiviteleri gerçek zamanlı olarak düzeltmek ve birçok nörolojik hastalığı tedavi etmek.”. Holografik projeksiyon olarak tanımlanabilecek teknoloji ile birçok imkan sağlanabilir gibi duruyor. Araştırmacıların öne sürdüğü gelişme olasılıklarından biri de, görme engellilerin gözlerine ihtiyaç duymaksızın görmelerini sağlayabilecek olması. Araştırmacılar kafa üstüne takılacak bir kamera ile alınan görüntü verilerinin belirli bir şekilde işlendikten sonra, doğrudan beyne yazılarak görme engelli birine görme imkanı sağlanabilmesinin prensipte mümkün olduğunu belirtiyor. Bunun dışında robotik kollar ya da dış iskelet gibi insan vücudunu destekleyici unsuların kontrolünün de bu teknoloji ve yan etkileri ile mümkün olabilir gibi görünüyor.
Anılar, anılar…
Kalifornia Üniversitesi’ndeki çalışmalar yukarıdaki ile sınırlı değil. Biyologlardan oluşan bir başka araştırma grubu da beyinden beyine anı aktarımı üzerine çalışmalarını sürdürüyor.
Hücresel ve moleküler süreçleri insanla benzerlik gösterdiği için biyolojik deneylerde kullanılan bir deniz salyangozu türü olan Aplysia üzerinde deneylerini sürdüren araştırmacılar, tehlikeye karşı hassasiyet konusunda tecrübe edinmiş bir salyangozun hafızasını edinmemiş olana etkin biçimde aktarmayı başardı. Tehlikeye karşı hassasiyet kazanmış salyangozların sinir sistemlerinden çıkarılan RNA örnekleri, eğitilmemiş olanlara aktarıldı.
Uzak ya da yakın bir gelecekte beyinden beyine anı transferi yapılabileceğini artık biliyoruz diyebiliriz. Araştırmacılar bu teknolojinin de özellikle sağlık alanında devrim yaratabileceğini düşünüyor. Alzheimer ya da travma sonrası stres bozukluğu gibi rahatsızların tedavisinde çığır açılabileceği düşünülüyor.
Kulağa bilimkurgu filmlerinden fırlamış gibi gelen bu teknolojiler, gelecekte sağlık başta olmak üzere birçok alanda kullanılacağa benziyor. Elbette bu araştırmaları gerçekleştiren bilim insanlarının kendi öngörüleri. Bu düşüncelerin yanında bu tip teknolojilerin sosyal felaketleri tetikleyebileceğini düşünenlerin sayısı da pek azımsanamayacak ölçüde. Felaket tellalları için not düşmek gerek; evet, bu teknolojiler oldukça korkutucu kullanımlara da gebe.
Umut Özbağcı
Datassist Bordro Servisi
CIO